14 Ekim 2012 Pazar


Elmalılı Hamdi Yazır’ın Hak Dini Kur’an Dili tefsirini okurken:

 

Hamdi Yazır duanın/ istemenin şartlarından sonra Fatiha’nın nüzuluna ilişkin bilgiler veriyor. Besmele konusuna geçmeden önce ise Kur’an’ın anlaşılması için ciltlerce eser yazan birinin, Kur’an’ın başka bir dile tercüme edilemeyeceğini sıkça vurgulayan ifadelerine bir kere daha rastlıyoruz. Satırlarının sonunda bu açıklamalarının gerekçesine de işaret ediyor: “Türkçe ibadet”. Bu satırların şiirselliği ise gerçekten üst düzeyde…

 
“Manalar ve kelimeler arasındaki ilgi, bir vücudun elbisesi ile ilgisi gibidir. Bundan dolayı birbirinden ayrılmaları mümkündür ve çoğunlukla o vücudu, daha güzel daha denk bir elbise ile donatmak mümkün olur. Birçok defa yapmacık süslerle biz bu vücudun yaratılıştan var olan güzelliğini bozabiliriz. Allah’ın sözünde ise kelimeler mana üzerinde bir güzelin yüzünün gül renkli teni gibi maksadın yapısal dokusuyla da, ruhu ile de ezeli bir ilgi ile bağlantılıdır. Daha doğrusu bunda (Allah’ın sözlerinde) vücud ile ruhun birlikte görünen özel bir karışımı e örgüsü vardır. Buna hayran olan bir büyük Arap şairi özellikle bunun için sarhoşluk edercesine neşe veren şu beyti söylemiştir:

"Kadeh de, şarap da inceldikçe inceldiler, en sonunda ikisi de birbirine benzedi ve işin içinden çıkılamaz oldu.”

İşte sözlerinin bu i'câz şeklinde söylenmesi özelliğinden dolayı Kur'an'ın benzeri yapılamadığı gibi, aynen tercüme de edilemez. Her şeyden önce seçkin beyan üslubu kaybolur. Tercemeler, gümüş tenli bir güzelin derisini yüzüp altındaki dokulara donuk cansız bir kumaştan elbise geçirmek gibi oluyor. Bu elbisenin saydam bir kristal olduğunu da farz etsek onun içinden canlı bir vücudun güzelliğinin görülebileceğini farz etmek yanlıştır. Kur'an varlık bahçesinde açılmış gerçek ve benzersiz bir gül farz edilirse, en güzel tercemesi, usta bir elle yapılmış bir resmine benzetilebilir ki, bu resimde aslının ne madde­si, ne kuvveti, ne yumuşaklığı, ne gelişmesi, özetle ne yağı, ne kokusu hiç biri bulunamaz. Biz de işte o gülü, tutup koklayamayanlara, gücümüz yettiği kadar resmi ile olsun tanıtmaya çalışacağız.

Bundan dolayı bunlar, Kur'an'ı tanıtacak bir meal olsa da Kur'an hükmünü taşıyamaz, onun yerine konamaz, mesela namazda okunamaz.” (Elmalılı; s.34-35)