Elmalılı Hamdi Yazır’ın Hak Dini Kur’an Dili tefsirini
okurken:
Hamdi Yazır duanın/ istemenin şartlarından sonra
Fatiha’nın nüzuluna ilişkin bilgiler veriyor. Besmele konusuna geçmeden önce
ise Kur’an’ın anlaşılması için ciltlerce eser
yazan birinin, Kur’an’ın başka bir dile tercüme edilemeyeceğini sıkça
vurgulayan ifadelerine bir kere daha rastlıyoruz. Satırlarının sonunda bu
açıklamalarının gerekçesine de işaret ediyor: “Türkçe ibadet”. Bu satırların
şiirselliği ise gerçekten üst düzeyde…
“Manalar ve
kelimeler arasındaki ilgi, bir vücudun elbisesi ile ilgisi gibidir. Bundan
dolayı birbirinden ayrılmaları mümkündür ve çoğunlukla o vücudu, daha güzel
daha denk bir elbise ile donatmak mümkün olur. Birçok defa yapmacık süslerle
biz bu vücudun yaratılıştan var olan güzelliğini bozabiliriz. Allah’ın sözünde
ise kelimeler mana üzerinde bir güzelin yüzünün gül renkli teni gibi maksadın
yapısal dokusuyla da, ruhu ile de ezeli bir ilgi ile bağlantılıdır. Daha
doğrusu bunda (Allah’ın sözlerinde) vücud ile ruhun birlikte görünen özel bir
karışımı e örgüsü vardır. Buna hayran olan bir büyük Arap şairi özellikle bunun
için sarhoşluk edercesine neşe veren şu beyti söylemiştir:
"Kadeh de,
şarap da inceldikçe inceldiler, en sonunda ikisi de birbirine benzedi ve işin
içinden çıkılamaz oldu.”
İşte
sözlerinin bu i'câz
şeklinde söylenmesi özelliğinden dolayı Kur'an'ın benzeri
yapılamadığı gibi, aynen tercüme de edilemez. Her
şeyden önce seçkin beyan üslubu
kaybolur.
Tercemeler, gümüş tenli bir güzelin derisini yüzüp altındaki
dokulara donuk cansız bir kumaştan elbise geçirmek gibi
oluyor. Bu elbisenin saydam
bir kristal olduğunu da farz etsek onun içinden canlı bir vücudun
güzelliğinin görülebileceğini farz etmek yanlıştır.
Kur'an varlık bahçesinde açılmış
gerçek ve benzersiz bir gül farz edilirse, en güzel tercemesi, usta
bir elle yapılmış bir resmine benzetilebilir ki, bu
resimde aslının ne maddesi, ne kuvveti, ne yumuşaklığı,
ne gelişmesi, özetle ne yağı, ne kokusu hiç biri bulunamaz. Biz
de işte o gülü, tutup
koklayamayanlara, gücümüz yettiği kadar resmi ile
olsun tanıtmaya çalışacağız.
Bundan
dolayı bunlar, Kur'an'ı tanıtacak bir meal olsa da Kur'an hükmünü taşıyamaz,
onun yerine konamaz, mesela namazda okunamaz.” (Elmalılı; s.34-35)