Elmalılı’yı Şakar’ın Bir Öyküsünde Görünce
Cemal Şakar'ın, öyküleri bir araya getirilerek “Sel ve Kum” başlığı altında yayımlanmıştı. Şakar’ın çalışmalarını yakından takip eden okurlar için güzel bir haberdi bu. Şakar’ın ilgiyle takip edilmesinin birçok sebebi olabilir ancak ben bunlardan biri üzerinde bir hikâye seçki kitabında okuduğum İzlek adlıöyküsünden hareketle durmak istiyorum. Belki de son dönemde gerilediği söylenen öykücülüğümüz üzerine de tespitler içeriyordur, bilemiyorum.
Edebiyat’ın kuram/ teori bağlamında sıkça ele alındığı günümüzde “metin” kavramıüzerinde sıkça duruluyor. Metin, eser dışındaki yazılı, sözlü, kültürel, okur, dönem gibi unsurlarla tamamlanan bir yapı olarak kabul ediliyor. Bir röportajında “okuyunca tamamlanacak öyküler yazıyorum” dediğini hatırlanırsaŞakar’ın da bu anlayışa benzer bir edebiyat yaklaşımını dile getirdiği izlenimi edinmek mümkün görünebilir.
Cemal Şakar’ın İzlek adlı öyküsünü bu yaklaşım çerçevesinde değerlendirmek mümkün. Öykü, eserine başlamak için âdeta doğum sancıları çeken bir yazarın hâlini yansıtıyor. Öykü kişisi yazarın yaşadıklarından ne türlü sıkıntılar çekildiğini bir kere daha anlıyoruz. Bu yönüyle öykünün yazılma sürecini metne dâhil ettiği görülüyor.
Ancak benim dikkatimi çeken konu, ElmalılıHamdi Yazır’ın öyküde anlatıcı tarafından âdeta bir öykü kişisi kadar ele alınması. Elmalılı Hamdi Yazır, son dönem İslam âlimlerinden biri ve Hak Dini Kur’an Dili adlı meşhur tefsirin yazarı.
Şakar’ın, Elmalılı’ya hikâyesinde yer vermesi; öykünün anlam dünyasına girilmesi için derin bir medeniyet ufkunu zorunlu kılıyor. Öykünün derin yapısının "metinlerarası" ilişki bağlamında ele alınarak çıkarılabileceği anlaşılıyor. Cemal Şakar, Batıcı kodlarla örülen hikâyenin sırt döndüğü bir dünyaya kapılarını açarak hem öykümüze tematik bir zenginlik katıyor hem de en yakınımızdakini, bize dair olanı görmek gibi aslında basit ancak ihmal edilen bir duyarlılık geliştiriyor.