6 Mart 2014 Perşembe

Bir bahar çarpıntısı


06.03.2014
Bugün çok güzel bir güne uyandık, hava pırıl pırıl. Birkaç hafta önce açmaya başlayan erik çiçeklerine başka başka ağaç ve çiçekler eşlik etmiş, bugün daha net gördük.
Bir bahar çarpıntısına maruz kalmayın diye bu güzellemeye devam etmiyorum. Benim bahar çarpıntım da inanın bir iki cümleyle sınırlı kaldı. Haberleri açtığımda gördüğüm Ukraynalı kızın yardım çağrısı beni dehşete düşürmüştü zira. 

Elinde “save us” (bizi koru) yazılı pankartla ABD büyükelçiliği önünde bekleyen bu kızın bir Ukraynalı değil bir Türkiye vatandaşı ve Kiev'de değil İstanbul'da yaşıyor olabileceği geldi aklıma. Bu kızın; ülkesinin bağımsızlığı için hiçbir şey yapmayan ama "bireysel özgürlüğü" için her şeyi yapmaya ve başta ülkesini Batılalara teslim etmeye hazır bir görüntü sergilediğini hissettim. Böyle hissettim çünkü, Ukrayna tamamı uluslar arası şirketlerce sürülen, ekilen biçilen dolayısıyla sömürülen bir tarım ülkesiydi. Yakın zamanda AB'ye giremeyen Ukrayna'da tehlikeye giren bir şey varsa Batılıların gözünde bu durum olabilirdi mesela. Haberde, Ukraynalıların daha acınası ifadelerle yakardıkları bilgisi vardı: “lütfen bizi kurtar” gibi. AB  ve ABD bu süre içinde Ukrayna'dan aldıklarına karşın bu kızlara ne vermişti de bu kızcağızlar bu sömürü çarkını teğet geçebilmişti? Bu kızlarda AB ve ABD’nin "save" etmesi gereken ne vardı? Fotoğrafta gördüğüm; eve hırsızları davet eden ailenin şımarık kızından başkası değildi.
Evimiz Türkiye ve bizdeki benzerleri geldi aklıma. Bizde de örneğin, Twitter'da rt / Facebook'ta beğeni almak adına “önüne geleni karalama hakkı”nın engellenmemesi için  AB ve ABD'den yardım isteyebilecek benzerleri... 
Beni bahar sarhoşluğundan alıkoyan bir başka haberi Twitter’dan öğrendim. 4 yıl önce polisin işkencesinden kurtulduktan sonra yaşadığı muhtemel travmanın etkisiyle intihar eden birinin annesi tam da bu sabah canına kıymıştı. Ülkede kimliği ne olursa olsun bazı insanların canının bazılarından daha kıymetsiz olduğunun altını çiziyordu bu haber.
Altını çiziyordu, dedim; maalesef durum birçokları için bundan ibaret. Artık her şeyi masa ve klavye başında hisseden yaşayan insanlar olarak acaba hesap günü karşılaştığımız zulümler karşısında sessiz kalışımızın mazereti olarak "ben de zulmün altını çizdim” dememiz ciddiye alınır mı, dersiniz? 
Bugün çok güzel bir güne uyandık, hava pırıl pırıldı. Aynı gök altında başka bir yandaysa, özgürlüğüne dilenerek kavuşmak isteyenlerle bazı canların bazı canlardan daha değerli olmaması gerektiğini canlarına kıyarak göstermeye çalışanlar vardı. Bir de bunların altını çizmekle yetinenler…

Hâsılı kelam, yaşayamadığımız bir bahar sarhoşluğu saklı kaldı.