“Ötesini Söylemeyeceğim”
yarım kalan bir roman vesilesiyle…
Edebiyat ve ahlak konusu
edebiyatın, estetiğin en eski ve temel problemlerinden biridir.
Platon, tragedyalarda
gençlerin ahlakını bozan örnekler olduğu gerekçesiyle tragedyaları, şiiri
zararlı bulmaktadır.
Günümüze kadar Doğu ve Batı
edebiyatlarında edebiyat-ahlak ilişkisini örneklendirecek ciddi bir literatürün
varlığında şüphe olmasa gerek. Boccacio’ları, Binbir Gece Masalları’nı, Emile
Zola’yı hızlıca geçip Servet-i Fünun’daki tartışmaları, Mehmet Akif’in
görüşlerini bir kenara bırakıp Sezai Karakoç’a geldiğimizde, Ötesini
Söylemeyeceğim şiiri üzerinde durmak gerekecektir.
Sezai Karakoç'un Ötesini Söylemeyeceğim adlı şiiri birçok
açıdan değerlendirilebilir, yorumlanabilir. Bu şiirin Karakoç'un poetik duruşu
açısından da önemli bir tarafı vardır. Sanırım bu konu Sezai Karakoç'un
poetikası, şiiri hakkında görüş bildirenler açısından daha önceden tespit
edilmiştir. Ben özellikle bir araştırma yapmış değilim. On yaşında bir
çocuğunun gözlerinden/ sözlerinden yansıyan şiirde, bu çocuğun bir Fransız
asker ve eşi arasında genel ahlak açısından rahatsız edici görüntülerini “ötesini söylemeyeceğim” diyerek yoruma
açık ve aslında yorumsuz hâle getirmesi meselesinin hem Karakoç’un poetik
duruşu hem de edebiyat-ahlak ilişkileri açısından önemli olduğunu düşünüyorum.
Hele Karakoç’un çağdaşı Cemal Süreya gibi bütün estetiğini ötekini söylemek üzerine kuran bir şair de varken şiirin önemi bir
kat daha artmaktadır.
Günümüz edebiyatında da ahlakın,
onun bir boyutu olarak cinselliğin teorik bir zeminde bununla birlikte popüler
kültür meselesi olarak vulgarize bir şekilde de medyamızda ele alındığını
görmekteyiz. “Muhafazakâr sanat” polemiğinde olduğu gibi kör dövüşlerinde de kendisine
rastlamak mümkün.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder