10 Ekim 2012 Çarşamba


“Ötesini Söylemeyeceğim”

 

yarım kalan bir roman vesilesiyle…

 

Edebiyat ve ahlak konusu edebiyatın, estetiğin en eski ve temel problemlerinden biridir.

Platon, tragedyalarda gençlerin ahlakını bozan örnekler olduğu gerekçesiyle tragedyaları, şiiri zararlı bulmaktadır.

Günümüze kadar Doğu ve Batı edebiyatlarında edebiyat-ahlak ilişkisini örneklendirecek ciddi bir literatürün varlığında şüphe olmasa gerek. Boccacio’ları, Binbir Gece Masalları’nı, Emile Zola’yı hızlıca geçip Servet-i Fünun’daki tartışmaları, Mehmet Akif’in görüşlerini bir kenara bırakıp Sezai Karakoç’a geldiğimizde, Ötesini Söylemeyeceğim şiiri üzerinde durmak gerekecektir.

Sezai Karakoç'un Ötesini Söylemeyeceğim adlı şiiri birçok açıdan değerlendirilebilir, yorumlanabilir. Bu şiirin Karakoç'un poetik duruşu açısından da önemli bir tarafı vardır. Sanırım bu konu Sezai Karakoç'un poetikası, şiiri hakkında görüş bildirenler açısından daha önceden tespit edilmiştir. Ben özellikle bir araştırma yapmış değilim. On yaşında bir çocuğunun gözlerinden/ sözlerinden yansıyan şiirde, bu çocuğun bir Fransız asker ve eşi arasında genel ahlak açısından rahatsız edici görüntülerini “ötesini söylemeyeceğim” diyerek yoruma açık ve aslında yorumsuz hâle getirmesi meselesinin hem Karakoç’un poetik duruşu hem de edebiyat-ahlak ilişkileri açısından önemli olduğunu düşünüyorum. Hele Karakoç’un çağdaşı Cemal Süreya gibi bütün estetiğini ötekini söylemek üzerine kuran bir şair de varken şiirin önemi bir kat daha artmaktadır.

Günümüz edebiyatında da ahlakın, onun bir boyutu olarak cinselliğin teorik bir zeminde bununla birlikte popüler kültür meselesi olarak vulgarize bir şekilde de medyamızda ele alındığını görmekteyiz. “Muhafazakâr sanat” polemiğinde olduğu gibi kör dövüşlerinde de kendisine rastlamak mümkün.

 

 

 

 

 

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder